Korku-gerilim sineması en riskli türlerden biri oldu. Bunun nedeni ise insanların görmekten bıktığı konuların ve “öcü”lerin sürekli kullanılmasıydı.
Efsane olmuş karakterler yıllarca insanları korkuttu. Dracula ve kurt adam gibi karakterler defalarca beyazperdede yer aldılar. Katillerimiz çıktı sonra. Bates motel’deki sapığı tanıdık dünyaca. Hayvanlar insanlara saldırmaya başladı sonra. Katil arabalar ve diğer kullanılan eşyaların canlanıp insan öldürmesini de unutmayalım. Derken zeki, şık, normal insan görünümlü katillerin(katil uşak vb.) yerini fantastik karakterler aldı. Freddy Krueger, Jason, Michael Myers, Leatherface gibi katiller çok tuttu. Teenslasher filmleri dendi bunlara. 80’lerden milenyuma kadar bu tür filmler bolca tüketildi.
Milenyumla birlikte popüler kültürün de etkisiyle bir süre sonra çerezlik filmler haline geldiler. Bunun nedeni bu türe ve karakterlere yenilik getirip yeni bir hava katacağız derken içine etmeleriydi. Artık korku-gerilim filmlerinin çoğu aksiyon filmlerinden farksız hale gelmişti neredeyse.
Bu süreçte asya korku sineması kendini göstermeye başladı iyice. Filmlerindeki ruhani değerleriyle oluşan atmosfer korku-gerilim sinemasına aç insanları bir nebze doyurdu; fakat bir süre sonra bu da yetmedi.
Türü elinde bulunduran Hollywood sineması türün içine etti de etti. Arada iyi yapımlar da çıkmadı değil elbette. Neyse, sonra avrupadan yeni soluk filmler çıktı.
Korku sineması tarihiyle ilgili olarak detaylı ve doğru sırasıyla birlikte bir yazıyı daha sonra yazacağım. Bu yüzden bu konuyu şimdilik uzatma niyetinde değilim.
Neyse gelelim asıl konuya.
Korku- gerilim sinemasına yenilikler eklenirken bu yeni(daha çok üzerinde durulan) konulardan biri de uzaylı kaçırmaları konulu filmler oldu. Paranormal activity tarzı hayalet filmlerini de saymazsam ayıp olur. Neyse, bu uzaylı tarafından kaçırılma konulu filmlerden biri de “Dark Skies”.
Uzaylılar tarafından seçilen ve uzaylıların kaçırmayı planladıkları çocukların hikayesinin anlatıldığı filmlerden Dark Skies. Filme baktığımızda sanki biraz ondan biraz bundan katılıp ortaya Dark Skies’ı çıkarmışlar. Biraz Paranormal Activity ve biraz The Signs ekleyelim filmi yapalım demişler.
Film kendini izlettiriyor ve biraz da olsa, mesela tuvalete giderken ışığı açma isteğinizi daha çok arttırıyor.
Uzaylı konularının işlendiği film ve dizileri severim. Varlıklarına da inandığım için beni etkileme güçleri daha çok oluyor bu filmlerin. Bu filmde de konusu geçen olaylar, gerçekten de olduğu iddia edilen olayların paralelinde anlatılıyor. Bu da filmin, gerçeğin desteğiyle etkileyiciliğini arttırıyor. Din konularının işlenip korkutulması gibi düşünün.
Gerçekler falan dediğime bakıp belgesel havası veren film olduğunu düşünmeyin. Alakası yok =)
Bu türü ne kadar çok sevsem de bu filme 10 üzerinden en fazla 6 verebilirim. Çünkü genel itibarıyla türü içinde vasatın üstünde bir film. +1 puan da uzaylıları sevdiğim için vereyim olsun sana 10 üzerinden 7 puan. Zorlayarak ancak 7 puan verebildim filme. Ha ama izlediğinize pişman da etmeyecek bir film olduğunu söyleyebilirim. Benim filmle ilgili sevmediğim en önemli konu filmin son 20 dakikasının aksiyon-gerilim şekline bürünmesiydi. Filmin ilk bölümü gençlik,dram filmi, 2.bölümü uzaylı korku filmi son bölümü aksiyon türündeydi neredeyse. Bu da beni filmden kopardı iyice.
Filmdeki en çok korktuğum sahne çocuğun çizmiş olduğu şekildeki çizimi gördüğüm sahneydi. Slenderman’e benzettim şerefsizim. Dedim ahan da şimdi sıçtık. Zamanında çok kurcalamıştım Slenderman’i internette. Bu kadar kurcalayınca da Slenderman fobisi oldu bende. Şu an dünyada beni en çok korkutacak şey Slenderman’dir şüphesiz. Ama filmde alakası yoktu neyse ki The Signs filmindeki tipler çıktı, rahatladım