The Following’in de ilk sezonu en sonunda bu hafta ki bölümüyle sona erdi. Bu sezon için yüzeysel olarak birkaç şey söylemek istiyorum.
Spoiler içereceği için ona göre okumanızı tavsiye ederim. Bölüm bölüm olmasa da genel spoiler yeme ihtimaliniz yüksek.
Dizi, güzel bir başlangıç yaptı ve izleyenler “Edgar Allan Poe hastası bir edebiyatçı-yazar katilin nasıl olacağını” merak ettiler.
Dizimizin kötü karakteri Joe Carroll(James Purefoy) ilk bölümde hapisten kaçar ve Ryan Hardy(Kevin Bacon) tarafından tekrar yakalanır. Bu olay dizinin ve Joe Carroll’un yazmaya başladığı yeni kitabının başlangıcını oluşturuyordur.
Edgar Allan Poe hayranı olup da onun bıraktığı izden gitmek isteyen manyak bir katilimiz olur da bu katilin hayranları olmaz mı? İşte asıl izleyenleri meraklandıran konu buydu. Baş kötümüz içerideyken onun hayranları, dışarıda, Joe’nun kitabına malzeme çıkarmaktadır. Ve elbette ki kendisi için de planları vardır ve sevdiği karısı Claire Matthews(Natalie Zea) ile birlikte onu elinden alan Ryan Hardy ‘i hikayesinin baş köşesine koyar. Yaptığı ve yapacağı her şey yazmakta olduğu kitabının bir parçasıdır.
Ümit vaat eden bir dizi olarak başladı; fakat gidişat gittikçe sıradanlaştı. İnişler çıkışlar oldu elbette ama ilk bölümlerde ki beklentileri karşılayamadı.
Bu dizide amerikan dizilerinde alışık olduğumuz “süper polis!” “süper FBI!” yok. Tersine mükemmel olmadıkları apaçık ortada bu dizide. Bu yüzdendir ki belli başlı sitelerdeki ilgili eleştiriler ortaya çıkmıştır. İnsana alıştığının dışında bir şey sunulursa eleştirmekten kendini alamaz elbette. Bu yüzden süper polislerin, FBI’ın her bölüm bir olayı mutlaka çözdüğü polisiyelere alışıksanız ve böyle bir polisiye istiyorsanız bu diziden uzak durmanızı tavsiye ederim. Çünkü bu dizide kimse mükemmel değil. Herkes ve her kurum hata yapabiliyor. Bu hatalar diziyi sezon sonuna kadar sürükledi.
Bu bahsettiğim Amerikan propagandası yapan “süper polis, FBI” içeren dizileri hiç sevemeyen biri olarak bu diziyi son bölüme kadar keyifle izledim. Benim beğendiğim ve ikinci sezonunu beklediğim bir dizi haline geldi.
Fikri çok iyi olan dizilerin ilk sezonlarında, genel olarak, bir şeylerin rayına oturmadığını görürüz; fakat 2.sezonuyla beraber dizi sıçrayış gerçekleştirip “işte bu!” dedirtebiliyor. Bu dediğim, örneğin Falling Skies isimli yaz sezonu dizisinde de olmuştu. İlk sezonda bir sürü hata bulundu. Bunlar saçmalık olarak adlandırıldı; ama fikir güzeldi. İkinci sezonunda dizi bambaşka yerlere geldi ve bu 9 haziranda 3.sezonu takipçileri tarafından merakla bekleniyor(ben dahil). Bu dediğim The Following için de geçerli olur diye umut ediyorum. İkinci sezonu için ümitliyim.
İlk sezon açıkçası 15 bölüm boyunca Kevin Bacon ve James Purefoy’un oyunculuğuyla izleyiciyi tuttu. Dilerim ki üst paragrafta da yazdığım gibi bu ikinci sezonda üstüne eklenerek devam eder.
İkinci sezonla ilgili fikirlerim-tahminlerim:
Bana göre Joe Carroll ölmedi. Son bölümdeki o bileği sakatlanan adamın net gösterilmeyişi bende bu fikri öne çıkartıyor. O adamın kafa yapısı, Joe’ya benziyordu. Joe’nun öldüğü konusunda teyidi diş yapısından yola çıkarak aldılar ve bu Bruce Willis’in de oynadığı “Komşum Bir Katil” filmini aklıma getirdi. Aslında ölen adam o ama Joe ölmüş gibi tanıtılıyor.
Gelelim tarikat gibi olan hayran grubuna…
Dizi boyunca, daha doğrusu Joe hapisten çıktıktan sonra ki aşamada harekete geçmek isteyen kişiler bu olayla iyice dağılmış görünüyor ve bu beklentilerini tek başlarına gerçekleştirme yoluna gidebilirler. İkinci sezonun ana konusu da bu olabilir gibi geliyor bana. Sezon finalinin sonlarında iki üyenin gösterilmesi beni bu düşünceye sevk ediyor.
Peki en sonda bıçaklanan Ryan ve Claire yaşayacak mı? Bana kalırsa Claire gidici gibi. Ryan’ın laneti başına bela malumunuz.
Dizi, ikinci sezon onayını aldı. O yüzden ikinci sezonun olacağı(son anda bir sorun çıkmazsa) kesin gibi. Ne zaman başlar bir bilgim yok ama büyük bir kısmını askerde olacağım için kaçıracağım aşikar