Sevim Burak’ı tanımak… Yanık Saraylar ile tesadüf etme hikayemi birkaç defa yazmışımdır. YKY’de öykü kitabı bakıyordum. Aklımda kimse yoktu fakat okumadığım yazarlara yönelmek istiyordum. Sonra Yanık Saraylar’ı fark ettim. Kitabın ismi epey cezbedici geldi. Kitabın ön yüzündeki güçlü yine de neredeyse aynı oranda kırgın kadın fotoğrafı da… Çekinmeden aldım. Sevim Burak’ı tanımıyordum. Kitaba başlamadan hakkında araştırma da yapmadım. Kitabı kollarımın arasına aldım. Okudum, okudukça gördüm ki bir insan geçmişiyle, artık ait olmadığı bir dönemle nasıl cesur, nasıl hüzünlü bir ilişki kurabilir. Özellikle kitaba ismini veren Yanık Saraylar harikaydı.
Zaman geçti. Sevim Burak Sempozyumu haberini okudum internetten. Kesinlikle gitmeli orada o havayı solumalıydım. Sevim Burak’a az biraz yakın olabilme duygusu inanılmazdı. Yine de seçici davrandım. Burak’ın öyküleriyle aramıza kimse girsin istemiyordum. Bu yüzden sempozyumun Burak’ın öykülerini irdeleyen bölümlerine katılmadım. Sadece, Doğan Hızlan, Selim İleri, Cevat Çapan’ın Sevim Burak’ı tanıyanların onu anlattıkları oturumu izledim. Konuşulanlarını dinledikçe Sevim Burak’ın metinlerine yakın çizgideki karakterini, yaşamını hissettim. Hem zorlu hem de pek kıymetli Sevim Burak dostluklarının izlerini takip ettim. Yazarın kırgınlıklarını duyumsadım.
Geçtiğimiz cuma yayınlanan Radikal Kitap’da Selim İleri’nin Sevim Burak’a dair yazısını kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Sevim Burak edebiyatımızın özgün isimlerinden, okunmayı, bilinmeyi fazlasıyla hak ediyor.