Marvel’ın çizgi roman dünyasındaki baş kahramanlarından “Örümcek Adam” hepimizin de bildiği üzere diğer kahramanlardan daha sonra beyaz perdeye gelmiş ve Sam Raimi’nin çektiği üç filmin ardından Örümcek Adam’ın reboot edilerek sil baştan yeniden başlatılmasına karar verilmişti.
Üçüncü filmi haricinde beğenilen ilk serinin ardından bu kararın verilmesi izleyiciler tarafından oldukça tartışıldı. Kimileri doğru tercih olduğunu savunsa da büyük çoğunluk dördüncü filmden, aynı kadroyla devam edilmesinden yanaydı. ‘Devam etsin’ taraftarlarının büyük çoğunluğuysa Sam Raimi dışında bir yönetmenin seriye devam etmesi taraftarıydı. Hatta Marc Webb ilk açıklandığında sevinmişlerdi “En azından Sam Raimi ile devam edilmeyecek.” diye. Bunun sebebi elbette ki üçüncü filmle fanların hayal kırıklığına uğratılmasıydı. Sam Raimi çok eleştirildi.
Malumunuz üçüncü filmde Örümcek Adam Venom, Sandman ve Goblin ile mücadele etmişti. Üç kötü adam’ın aynı filmde aynı anda Örümcek Adam’a düşman edilmesi filmde her şeyi alt-üst etti ve özellikle Venom’un çok yüzeysel olarak işlenmesine sebep oldu. Oysa ki Venom çizgi roman(ve hatta sadece çizgi film izlemişlerin bile) severlerin en çok sevdiği kötü adamlardan biriydi. Beklentiler çok fazlaydı. Keza Venom, Örümcek Adam’ın en zor yendiği başlıca kötü adamlardan biri. Bu kadar çabuk işlenmemeliydi. Açıkçası Sam Raimi bu üçüncü filmde üç kötü adam ile doğrudan gişeye oynamış ve cebini doldurmak istemişti. Sonuç olarak Sam Raimi ile Sony’nin yolları Örümcek Adam’da ayrıldı ve kahramanımız Marc Webb’in ellerine sil baştan yapılsın diye teslim edildi.
Marc Webb’in yönetmen koltuğunda oturduğu ilk The Amazing Spider man filmi ilk üç film yandaşları tarafından elbette ki tepkiyle karşılandı. Her şeyin sil baştan yapılması dışında filmde, ilk seride yer almamış unsur ve olaylara yer verilmesi memnuniyetsizliğe neden olmuştu.
Aslına bakarsanız ilk üç filmde ele alınmamış konulara, karakterlere ve olaylara bu filmde yer verilmesi doğru bir tercihti çünkü izleyici farklı şeyler görmek ister ve aynısının bir kopyası ilgi çekmezdi.
Bu yeni ekip ilk filmi bir “giriş filmi” olarak ele aldı. İşleri zordu; fakat önceden her şeyi planlanmış bir yola koyuldukları belliydi. Bu yüzden de kurguda kopukluklar gözlendi. Sanki yapmış olmak için yapılmış izlenimi bıraktı; fakat dikkatli izleyicileri umutlandırmıştı. Özellikle ikinci filmle beraber bunun farkında olanları yanıltmamış oldular.
İlk filmde oyuncular elbette ki yadırgandı. Bu doğal bir tepkiydi. Üç filmde farklı oyuncular ve farklı işlenmiş karakterlerle baş başa kalınmıştı; ancak bu serideki yanlışlar düzeltilmiş ve çizgi romana daha sadık hale getirilmişti.
Elbette ki sinema izleyicileri bir değil. Bunların içinde ciddi çizgi roman fanları olduğu gibi sadece bir süper kahraman filmi gözüyle filmi izleyenler de var. Şimdi burada pis bir ayrım oluşmaya başlıyor çünkü bu saydığım 2 gruptan biri ilk seriyi diğerleri ise yenisini sevdi. Çizgi romancılar yeni seriyi daha çok kabullendiler çünkü sevdikleri asıl örümcek adama en yakın olanını bu yeni seride izlediler.
Çizgi romandaki Örümcek Adam hakkında çok bilgisi olmayıp sadece süper kahraman izlemek için filmi izleyenler ise ilk filmi daha çok sevdi çünkü diğer süper kahraman filmleri havasında bir seriydi. Diğerleriyle yarışabilecek görüntüdeydi; fakat bu örümcek adamı diğerlerine benzetme amacına hizmet ediyordu. Oysa ki Örümcek Adam kendi özgün şekliyle ele alınmalıydı. O seride asıl Örümcek Adamı ve Peter Parker’ı izleyememiştik.
Bu yeni serinin ilk filminde de orijinal Örümcek Adam’a yeteri kadar yaklaşılamamıştı. Bunun sebebi ise bir şeyleri çabucak anlatma çabasıydı. Böyle olunca da bazı şeylerin eksikliğini herkes gördü. Her şeyden önce izleyicinin yeni oyunculara ve yeni “Örümcek Adam sinema diline” alıştırılması gerekiyordu. Amaçlarından biri de buydu ve başardıkları düşüncesindeyim.
İlk filmde Örümcek Adam’ın rakibi Lizard’tı. Tek başına Lizard zayıf bir kötü adamdı Örümcek Adam için; fakat geleceğe yönelik atılan adımlardan biriydi bu da.
Bir de ilk serinin aksine bu seride Peter’ın sevdiği kız Gwen’di.
İkinci filme gelecek olursak vizyon tarihi yaklaştıkça sürekli yeni görüntüleri, fragmanları falan yayınlanmaya başlandı ve her birinde ufak ayrıntılar gizliydi. Fragmanlar o kadar çok izlendi ki artık videolardaki detaylar incelenir oldu. Mesela bir yerde “Sinister Six” tüyosunu gözümüze sokmuşlardı adeta ve bu dikkatli gözlerden kaçmadı. Fragmanda bir karede Vulture(Akbaba) ve Doc Ock’nun malzemeleri görünüyordu. Bunun gibi bir çok detay göze çarpıyordu yeter ki dikkatle incelensin. Sanırım %90ı hep aynı olan fragmanların yayınlanma amacı da bunu fark etmemizi istemeleriydi.
Daha film gösterime başlamadan “Sinister Six” spin-off filmi yapılacağı haberi ortaya çıktı ve doğrulandı. Bunun yanında Venom’a da özel bir spin-off filmi yapılacak.
İlk filmde köprü sahnesinde Mysterio daha Mysterio olmadan önceki bir sahnesi gözümüze, Lizard’ın köprüde saldırışı, sokulmuş ve yine dikkatli izleyiciler bunu fark etmişti.
İkinci filmde Green Goblin, Elektro ve Rhino yer aldı. Sayı olarak baktığımızda şimdiden 6’lı hazır sayılır. En fazla bir ya da iki karakter yer değiştirir.
Şu ana kadar ki bilgileri spoiler sayılamayacağı için yazdım çünkü henüz hala fragman üzerinden ilerliyorum. Filmin kendisine gelmedim.
Sanırım artık ikinci filmi yazmamın zamanı geldi 🙂
Film hakkında şu bu oldu diye spoiler yazmak yerine genel olarak film hakkında yazmayı tercih ettim. Öyle ki filmi kurgu, görsellik, müzik, karakterler açısından yorumlayacağım.
İkinci film resmen her şeyin rayına oturtulduğu bir film oldu. Artık karakterleri daha iyi kavramış olduk. Büyük çoğunlukla da ilk seriden olabildiğince sıyrılmış olduk artık. Artık bu yeni seri kendi önünü görebiliyor.
Filmin kurgusu ilk filme göre oldukça iyiydi. Çok ufak tefek detaylar dışında kurguda kopukluklara rastlamadım. Dediğim gibi bu filmde her şey rayına oturmuş göründü. Karakterler ve olaylar bir bütün şeklinde güzelce ele alınmış. Söylenecek fazla söz yok. Oldukça başarılıydı kısacası. Kurgu puanım 10 üzerinden 9 (9/10)
Görselliğe gelecek olursak eğer gerek renklerin uyumu olsun gerek konumlandırma ve efektler olsun neredeyse 10 numara olmuş. Afişlerde falan Elektro’nun görüntüsü bilgisayar oyunu gibi gelmişti. Film için bu beni korkutmuştu; fakat boşuna korkmuşum. Görsel bütünlük de olabildiğince başarılıydı filmde. (9/10)
Gelelim müziğe…
Eminim ki bu yazdıklarıma çok karşı çıkan olacak çünkü müzikler alışılmışın dışında, aykırı fakat akıllıca yaratılmış filmde. Alelade bir soundtrack yapıp onu filme yedirmek yerine kötü adama göre sesler ve müzik yaratmak akıllıca bir girişim olmuş. Elektro’nun olduğu yerde daha iyi bir müzik ve sesler olamazdı. Eskilere de bir gönderme yok da değil hani 🙂 (10/10)
Karakterlerin işlenişi ise ilk filmin aksine çok başarılı. Örümcek Adam asıl şimdi bizim bildiğimiz, sevdiğimiz kahramana dönüşmüş.
Örümcek Adam hiçbir zaman öfkeden gözünü karartmaz, dellenmez ve/veya embesile bağlamazdı(bkz: ilk seri) Örümcek Adam’ı Batman’den ve Superman’den; Xmen karakterlerinden ve Avengers’taki karakterlerden ayrı tutmalılardı. Onlara benzetmeye çalışmak Örümcek Adam’ın doğasına ihanet etmekti. Örümcek Adam’ın alametifarika’sı da buydu. Örümcek Adam’ı Marvel’ın en önemli, başarılı ve sevilen kahramanı yapan buydu. Neden diğerlerine benzetmeye çalışıp sıradanlaştırsınlar ki? Sam Raimi bunu para getirir diye yaptı. Başka neden yapılsın? 🙂
DC’nin Superman’i varsa Marvel’ın onun karşısındaki en önemli kahramanı Örümcek Adam’ı vardı. Bu filmde asıl Örümcek Adam’a yaklaşıldı ve memnuniyet vericiydi bu gelişme. Kötü adamlar için de bu geçerli tabii ki. Kısacası memnun kaldım 🙂 (9/10)
Genel: 9,25/10
Genel olarak film 10 üzerinden 9,25 puanı hak eden bir film olmuş. Sinemadan çıktığımda yüzümdeki memnuniyeti tuvalete girip aynada kendime baktığımda görmüş oldum. Mutluydum çünkü sevdiğim Örümcek Adam’ı görmüştüm(izlemiştim) ve bu filmde gelecek filmlere atılan tohumlara şahit olmak ayrı bir mutlu etmişti beni. Bir Örümcek Adam sever olarak filmde gelecek için atılan tohumları görüyorsun ve seni nelerin beklediğini biliyorsun. Ve seni diğer izleyicilerden ayrı bir izleyici konumuna sokuyor bu bilgiler.
Bu mutluluk ve memnuniyet etkisini bir sinema filminde ilk kez yaşadığımı da belirtmek isterim. Neredeyse sevinçten hoplaya zıplaya yürüyecektim kendimi zor tuttum 🙂
Film aslında hem önceki seriye hem de Batman ile Superman’e ince göndermelerle başladı. Bu aslında hepsine bir meydan okuyuştu. Bu meydan okuyuşun altının boş olmadığını da gösterdiler.
Sinemadan çıktığımda önümde bir çocuk ve babasının diyaloğuna şahit oldum;
Çocuk: “Baba gör bak Örümcek Adam bitti. Çünkü geriye pek bir şey kalmadı çoğu öldü.”
Baba: “Bence çok emin olma.”
Çocuk: “Gör bak bitti. Var mısın iddiasına?”
Bende dayanamadım araya girdim. Çocuğun omzunu dürterek konuya giriş yaptım;
Ben: “Örümcek Adam bitmedi asıl şimdi başlıyor. İstersen netten ‘Sinister Six’i bir arat anlarsın.”
Ben bunu gülümseyerek(mutlu şekilde) söyledikten sonra çocuk babasına “Tamam iddiamı geri alıyorum.” dedi. Bende yoluma devam ettim 😀
Bu yaşadığımda çocuğa dediğim “Daha yeni başlıyor.” Kısmı gerçeği yansıtıyordu. Evet asıl Örümcek Adam maceraları şimdi başlıyor. Bu filmin bir posterinde yazdığı gibi “His greatest battle begins.” Başladı ama bitmedi. En az birkaç film de biteceği yok.
Beni bilenler bilir. Altı aydır askerdeydim ve her şeyden uzakta beklentilerle altı ayımı askerde yok ettim. Çarşı izinlerimde bu film başta olmak üzere tüm fragmanları vb. takip ettim. Örümcek Adam’ın ilk fragmanından itibaren beklentim çok yüksekti. (Xmen’de de öyle ama Örümcek Adam gibi değil 🙂 ) Bu bir filmin beğenilmesi için bir tehlikedir aslında. Yani film beni öyle tatmin etmeliydi ki beklentilerimi karşılasın ve memnun kalayım. Beklentiler ne kadar çok olursa hayal kırıklığı ihtimali de o kadar artar; fakat bende öyle olmadı işte. Film büyük beklentilerimi bile karşıladı. En ufak bir hayal kırıklığım bile olmadı film için. Askerde nöbetlerde fragmanları kafamda tekrar tekrar izledim. Korktum tabii ki filmin fragmanlardan ibaret olmasından ama korkum boşunaydı. Film şu ana kadar ki beni en çok tatmin eden süper kahraman filmi oldu.
İlk seri Örümcek Adam’la bu filmi karşılaştırdığımızda arada çok fark var. İlk seriyi tek filmle ezdi geçti resmen film.
İşte bunlardan dolayı da puanı üste yuvarlıyorum ve filme puanım 10 üzerinden 10 oluyor. Film bunu oldukça hak ediyor ve hem eski serisinin hem de diğer süper kahraman filmlerinin üstüne çıkmayı başarıyor.
Kısacası bravo Marc Webb ve ekibi.