Geçtiğimiz salı akşamı The Corner Book & Coffee’de gerçekleştirilen kitap ve kahve ile öykü gecesine Hayat Apartımanı kitabıyla Mehmet Fırat Pürselim konuk oldu. Anlatıcı Özlem Kiper’in çok güzel seslendirdiği öykülerle, Yorumcu Fuat Sevimay’ın yorumları ve yine Özlem Kiper’in tespitleri birleşince Hayat Apartımanı’nı yakından tanıma fırsatı yakaladık. Mehmet Fırat Pürselim’in de, kendi anlattıklarından yola çıkarak, nasıl yazmayı sevdiğine dair ipuçları edindik. Akşamın bana göre akılda kalıcı önemli kısımlarından birisi de günümüz öykücülüğünün dayatmalarının kısaca tartışılmasıydı. Her edebiyat dönemi belirli akımlara gebedir. Çok satan dergiler, büyük yayın evleri bu akımların dışına çıkmaz. Eleştirmenlerin ve edebiyat sermayedarlarının yönlendirdiği bir moda başlar. Tabii ki o akıma bağlı kalmak kötü değildir fakat akım dışındakileri neredeyse yok saymak büyük hatadır. Şimdiye baktığımızda yazılan çoğu eserin çok fazla ekonomik ilerleyerek epey kapalı bir anlatımı tercih ettiğini, postmodern sularda yüzdüğünü görebiliriz. Eğer özel olarak araştırmazsak veya ilgilenmezsek sözünü ettiğim kalıpların dışındaki yazarlardan, kitaplardan haberimiz bile olmaz. Edebiyatı sadece popülizmin de kitabını yazabilecek kimi çok satarlar etrafında kısıtlarız. İyi edebiyatı da bu zannederiz. Bu çizginin dışında kalanlar da zorlu bir süreçten geçer. Kitap yayınlatma sıkıntısı çekerler, pek çok dergi tarafından geri çevrilirler, yarışmalarda es geçilirler. Oğuz Atay’ın zamanında yaşadıklarının benzeri şu an yaşanmıyor mu? Ya da artık imgeye boğulan şiirlerin şiir kabul edildiği dünyada, Orhan Veli nerede olurdu? Kısacası, edebiyatın her zaman göz önünde olmadığını bilmek ve okur olarak çaba göstermek gerekir. Tabii peşine düştüğümüz, okumak istediğimiz gerçek edebiyat ve gerçek edebiyat emekçileri değil de, çok satan, popüler kitapların kapaklarının ön yüzünü herkese gösterecek şekilde döndürüp sokaklarda gezmekse orası ayrı. Bu noktadan bakıldığında Mehmet Fırat Pürselim’i şu ana dek tanımamış olmak da benim ayıbım. Son olarak tüm yazdıklarımdan tamamen ana akım karşıtı olduğum anlaşılmasın. Buraya dahil işini iyi yapan, çok sevdiğim yazarlar da var. Asıl sorun, kimi yazarların sırf kolay yolu seçip istemeye istemeye de olsa edebiyat çevrelerinin dayatmasına ses çıkarmadan ana akıma uygun yazıp yazmadıkları. Ona da yazarların, kendi kendilerine de olsa samimi cevaplar vermeleri gerek.