Sidney Lumet’in yönettiği “Köpeklerin Günü” (Dog Day Afternoon, 1975), Al Pacino’nun başrolünde oynadığı it iti ısırır dedirten etkileyici, farklı bir soygun filmi.
Konusu:
Eşcinsel arkadaşının ameliyat parasını bulmak isteyen Sonny, yanına iki arkadaşını da alarak banka soymaya girişir, fakat aralarından biri arkadaşı vazgeçip kaçınca Sonny’nin işi gittikçe zorlaşır, işler giderek bir banka soygunundan çok TV şovuna döner… Banka soygunu, toplum tarafından tarafından pek fark edilmeyen, kaybetmeye mahkum görünen bu iki kişi için, Sony (Al Pacino) ve Sal (John Cazale) için bir kurtuluş reçetesi olması gerekirken, kendilerini içinde bulundukları durum hiç de bekledikleri gibi değildir…

Klip tadında bir açılış sahnesi, bizi selamlıyor önce. Güzel bir şarkı eşliğinde, yetmişli yıllarla soluk alan kareler akıyor perdeden. Sahne bizim için yetmişlere özgü gerçek bir nimet olarak filmde yerini alıyor.
Üç kişi bir bankayı soymaya girişir. Biri vazgeçer, geriye kalan iki kişi yola devam eder. İşler ters gider, polisler, halk herkes olay yerindedir… Bu kadar basit mi? Hayır. Zaten filmi bu kadar güzel kılan unsurlardan birisi de, çok basit görünen, biz bunu daha öncede izlemiştik hissi uyandırabilecek bir olay örgüsünü, kendine has noktalardan yakalaması.
“Köpeklerin Günü” büyük çoğunluğu tek mekanda geçen bir film. Dezavantaj olabilecek bu durum, filmde bir avantaja dönüşüyor. Aorlıklı tek mekan kullanımı filmde boğucu bir etki yapmıyor. Kuşkusuz bunda yönetmenin payı büyük.
Film birey üzerinden, topluma yaptığı göndermeler ile düz anlatımdan, tek boyutluluktan kendini kurtarıyor. Vietnam, medya, polis şiddeti… Belki daha fazlası, kendine yer buluyor filmin içerisinde. O dönemin toplumsal konularına hayli dokunuyor yapım.
Bir banka soyguncusu… Hiçbir özelliği olmayan, toplum tarafından itilen bir insan. Halkın bir kısmı belki sırf onun vurulmasını görmek için bankanın dışında bekliyor. Fakat Sonny azımsanacak bir adam değil. Film boyunca,söyledikleri, kendi doğrusunu savunması, daha pek çok şey ile kendine hayran topluyor. Gölgesi bile olmayan bir adam olarak girdiği bankada, bir anti kahraman olarak yeniden doğuyor Sonny.
Film ilerledikçe finalin nasıl olacağı şeklindeki tahminlerimiz daha fazla güçleniyor. Buna rağmen final bölümü bizi etkilemekten geri kalmıyor. Hemen her şeyin umduğumuz gibi çıkmasına rağmen, hızla gelişen olaylar bizi tamamen avucuna alıyor.
Al Pacino harika bir performans sunuyor bizlere. Kendine has oyunculuğundan unutulmaz bir karakter çiziyor. Kesinlikle yapımın en önemli artısı olarak öne çıkıyor. Bunun yanı sıra, Sal karakterini oynayan John Cazale ise az laf çok iş dedirtiyor bizlere. Sonny karakterinin altında kalan Vietnam gazisi Sal, oynadığı sahnelerde bakışları, duruşu her an tetikte olan öldürme içgüdüsü ile önemli bir katkı salıyor filme.
Yetmişlerin en önemli filmlerinden, Sidney Lumet’in en iyilerinden olan “Köpeklerin Günü” Al Pacino’nun eşsiz performansı, konusu ve farklı karakterleri, dram, polisiye ve mizah gibi pek çok unsuru aynı potada eritmesiyle harika bir seyirlik sunuyor bizlere.