Tatil

Bu mevsimde güney bir harikadır. Sımsıcak sahiller, muhteşem masmavi gökyüzü. Tavsiye ederim. Kuzey şahane bir seçim. Kış sporları keyiflidir. Ocak ayı başı için şimdiden rezervasyon yaptırırsanız, yüzde yirmi beş indirimimizden faydalanabilirsiniz. Kesinlikle gitmelisiniz… Neden olmasın? Tam bir aile mekanı… Maceraya düşkünsünüz demek… Tarihi büyülenerek izleyeceksiniz… Tatil gereklidir… Romantik anlar için… Düşük maaşınız, çalışma saatlerinizin çokluğu önemsiz… Herkese uygun bir tatil bulabiliriz… Cennetten bir köşe, cinnetten bir an…

6-tatil-kadin-bavul-deniz-16082011123609700

Neredeyse cinnet geçirecektim. Bir seyahat acentesinde çalışıyorum. Tam on yıldır aynı bürodaydım. On yıldır, evden işe, işten eve… Peki hiç tatil yaptım mı? Hayır. Patronum tombul parmaklarını viskide yüzdürürken ben bir tek gün bile izin yapmamıştım. Onun havuz suyunda boğulduğuna dair rüyalar görmemin nedenlerinden birisi tatil problemimdi. Diğeri de karısını aldatması. Kanıt bulabilsem, kesinlikle ona haddini bildireceğim. Çalışmak filan umurumda olmaz. Başına tuğla düşmüşçesine bana verdiği beş günlük izin de.

İzin süremi iyi değerlendirmeye karar vermiştim. Her şey plansız gelişecekti. Ufak bir sırt çantasıyla işten çıkar çıkmaz bir taksiye atlayacaktım. Önce bazı ayarlamalar yapmam gerekliydi. Ablamı aradım. Üç dört gün anneme bakmasını söyledim. Cevabını beklemeden kapattım telefonu. Eğer beklesem, beni caydırmaya çalışacaktı: “Haluk’un toplantısı var. Çocuklar spora gidecek onlarla olmalıyım. Ah, bir bale gösterisi için aylar öncesinden bilet almıştık.”

Yıllardır anneme ben bakıyordum. Gayet memnundum, annemi çok severdim. Buna rağmen ablam inatla tüm sorumluluk ondaymış gibi davranırdı. Babam bir gün tatile çıkıp geri dönmediğinden beri ana kız idare ediyorduk. İdare etmek zordur. Hayatı sıradan bir seviyeye çekip ani değişikliklere, duygu dalgalanmalarına izin vermemek… Babamın hayatımızda kapladığı anları unutmaya çalışmak.

Şimdi babam yanımda olsa, tatile çıkmam hakkında ne düşünürdü acaba. Yalnız başına bir kadının şehir dışına çıkması. Üstelik hazırlıksız. Onaylamazdı büyük ihtimalle. Ne yazık ki babam da kadınların yalnız olabileceklerini kabullenemezdi. Erkekler olmasa biz bir hiçtik. Oysa biz mucizeydik. Zekamızla, duygumuzla, ruhumuzla bir mucize. Çoğu erkek farkında değildi. İşin kötüsü çoğu kadın da farkında değildi.

Babam, annem hissizlik kanserine yakalandığında tatile çıkmıştı. Asla geri dönmedi. Asla nerede olduğunu bilmedik. Ölüp ölmediğinden bihaberdik. Bir öğleden sonra ceketini alıp çıktı. Tatile gittiğini söyledi. Güneye. Yakında görüşeceğimizi belirtti. Kimsenin onu merak etmemesini istedi. O tatile çıktıktan beş sene sonra ablam evlenip yuvadan uçtu. Yuvamız da üzerime çöktü. Öyle geliyordu bana. Sonra sonra alıştım. Alışınca da önemsemedim, kolay geldi babasızlık, ablasızlık. Annemin sorumluluğunu almak bile zorlamadı beni. Şimdi ise tatile çıkma sırası benimdi. Fakat ben babamdan farklıydım, geri dönecektim.

Çalışmamın son günü işten çıktıktan sonra hemen bir taksiye atladım. Şoföre şehrin en güneyine sürmesini söyledim. Tamam, diye yanıt verdi. “O kadar paran varsa sorun değil.” Evet, param vardı. Metroyu veya otobüsleri kullanmak istemiyordum. Yalnız kalmalıydım. Üstelik, eski bir şehir haritası bulmuştum. Haritanın gösterdiği en uç bölüme hiçbir otobüs veya hiçbir toplu taşıma aracı gitmiyordu.

Dingin bir an yaşıyordum. Radyoda Wrong Side Of The Road çalıyordu. Severdim bu şarkıyı. Şoförle havadan sudan konuşmaya başlamıştık.

Kırk beş dakika sonra şehrin en güneyine vardık. Dev gökdelenleri ardımızda bırakmıştık. Aniden araba sarsıldı. Kuma saplanmıştık. Sanki bir anda dünyanın dışına çıkmıştık. Önümüz uçsuz bucaksız çöldü. Bir dakika önce buradan kara yolu geçtiğine dair ikimiz de yemin edebilirdik. Şoför ağzı açık vaziyette dışarıyı izliyordu. Ayağını çoktan gaz pedalından çekmişti.

 

Haritayı açtım. Buralarda bir tren yolu olmalıydı. Biraz ileride. Yoktu. Hiçlik haricinde bir şey yoktu. Haritamı açtım. Batıdan deniz yoluyla gitmeye karar verdim. Şoförü güçlükle batıya gitmeye ikna ettim. Yeniden yola koyulduk. Olanları telsizle arkadaşlarına aktarmak istiyordu şoför. Tam konuşacağı sırada telsiz bozulmuştu. Radyo ise hali hazırda çalışıyordu. On The Road Again şarkısı şimdi bizlerleydi.

Kendimi final sahnesiyle berbat edilmiş bir yol filminde hissediyordum. Sürücüyle yeniden laflamaya başladık. Altı buçuk dakikada tüm hayat hikayesini öğrenmiştim. Hayat hikayesinin kısalığından filan değil. Şoförün kendi hayatıyla alakalı önemli noktaları iyi kavrayıp aktarmasından.

Şehir gözlerimden akıyordu. İnsanları birbirinden uzaklaştıran saçma sapan, çirkin binalar. Yaşama alanı bırakmayan arabalar. Çarpık kentleşme. Bozuk yollar…

Ani bir frenle sarsıldığımızda şehri ne denli az sevdiğimi anlamıştım. Başımı hafifçe ön koltuğa vurdum. Ne olduğunu anlamadan kapım açıldı. Başıma bir çuval geçirildi. Siyah… Karanlık… Zifir… Sessizlik, bayılmışım.

Kendime geldiğimde, şehrin yegane beş yıldızlı otelinin lobisindeydim. Nihayet, diye ünledi karşımda oturan, kirli sakallı, kısa boylu, orta yaşlı adam.

“Ben…”. Sözümü yarıda kesti.

“Merak etmeyin. İyisiniz…” yutkundu, derin nefes aldı. Yaramazlık yapan küçük kızıyla konuşuyor gibiydi.

“Ne yapmaya çalıştığınızı anlamadım. İzninizi saçma sapan kullandınız.”

“Tatile çıkacaktım, şehir dışına…”

“Hayır küçüğüm, tatile çıkacaktınız doğru, ancak buraya gelmeliydiniz. Bu otele. Herkes tatilini burada geçirir.”

“Nasıl? Ben seyahat acentesinde çalışıyorum. Biz, biz farklı yerlere yönelik tatiller satıyoruz.”

“Aslında, siz tatil yapma fikrini satıyorsunuz. Bakın, çalışan herkese altı günlük izin verilir. Bir günlerini bu otelde geçirirler. Gülümseyerek ayrılırlar buradan. Beş günlerini ise evde hazırlık yaparak geçirirler. Sonra çalışmaya devam ederler. Otele yeniden gelebilmek için.”

“Saçma…” diye kestirip attım.

“Saçma olan izninizi iptal ettirmeniz. Yarın çalışmaya dönüyorsunuz. Kafanızı şehir dışına çıkmak gibi demode fikirlerle doldurmayın. Yasayı çiğnemeyin”

Hangi yasadan bahsediyordu acaba? Beni kaçırmışlardı ve asıl yasa çiğneyen ben miydim?

İşten ayrılmayı düşündüm. Belki çalışmazdım. Başka bir iş bulabilirdim. Ama ne yapabilirdim? Ben bu iş için doğmuştum sanki. Seyahat acentesinde çalışmak. Kendimi bildim bileli bu iş için yetiştirilmiştim. Başka bir mesleği düşünmedim bile.

Adamın telefonu çalmaya başlamıştı. Konuştuktan sonra bana döndü.

“Yeterince konuştuk. Kapıya kadar size eşlik edeyim.”

Birlikte kapıya doğru yürüdük. İznim iptal edildiğine göre annemi ablamlardan alabilirdim. Otelden çıktım. Ablamlara gitmek için otobüs durağına doğru yürümeye başladım.

Ne yazsam

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s