Otomat
23:50
Sondan bir önceki metro. Sondan bir öncekinin kıymeti yadsınamaz. Sanılanın aksine ilk veya son, akılda kalıcıklarının ihtimal yükseliği haricinde önemsizdirler. Onlar hazırlıktır, nihayete ermektir. İkinci ile sondan bir önceki caziptir. İkinci aşk, sondan bir önceki intihar denemesi.
Aynadaki ışığı söndür.
Çıt…
Yayıncı tarafından reddedildi. Kaçıncı defa. Çalmadık kapı bırakmadı. Faydasız. Yazmayı bırakmalı. Annesi söylemişti zaten yazarlıkla adam olunamayacağını, adam olunmadan para kazanılamayacağını, para kazanılmadan bir bok yapılamayacağını.
Metro istasyonunda sondan bir önceki metroyu bekliyordu. Meteliksiz. Cebinde beş para etmez şiirler. Dergilerin, sevdiği kadının gözlerinin yatay çizgiler çektiği şiirler. Sınır sınırsızlığı doğurmaz asla. Sınırsız bir aşk yaşadığını düşünürdü oysa hep. Hakikaten Ayla’yı son öptüğü yer burası mıydı? Ne fark eder, o son öpücüktü.
İki dakika…
Göz ucuyla metronun gelişini haber veren sayaca baktı. İki dakikadan geri sayıyordu. Ağzı kurumuştu aniden, kola otomatı birkaç adım uzaktaydı. Parasızlığın, edebiyatın, aşkın içine edeyim. Vakti zamanında ne kadar tutkuluydu oysa. Yaşamaya, yazmaya, sevmeye tutkulu. Hep bir kadının parmak uçlarında yükseldiğine inanırdı dünyanın. Eğer kadının tırnağı kırılırsa dünyanın yıkılacağını hesap edememişti tabii, öfkesi kendineydi bu yüzden.
Bir dakika…
Hiçbiri yetmez gibi kira zamanı da gelmişti. Fakat uyarmışlardı onu; adam akıllı iş bul. Evlen, yuvanı kur, vesaire… Vesaireler adamın gırtlağına batan toplu iğnelerdir ahali. Peh, bu cümle için de para alamazdı kesinlikle.
Kırkbeş saniye…
Tanıdığını varsaydığı, aşık olduğu kadına yazdığı son şiir de cebindeydi. Ayla’ya yazdığı son şiir. Portakal çiçekleriyle bezeli, üst düzey lirik alt düzey gururlu bir şiir. Shakespeare bu halini görse ya hayıflanırdı, ya da iki tek atmaya giderlerdi. Acaba Shakespeare’de Müzeyyen Senar dinlese, birlikte ağlarlar mıydı? Ağlarlardı sanırım…
Sağ elini, pantolonun sağ cebine soktu. Şiirleri çıkardı. O son şiiri buldu. Şiirin yazılı olduğu kağıdı katladı. Otomata yürüdü: “Denemekten zarar gelmez.”
Boğazı çöle dönmüştü.
Yirmi saniye…
Şiiri, kağıt para girişine yerleştirdi. Seçimini yaptı. Kağıt paran varsa dilediğin seçimi yapabilirsin. Bozuk parayla olmaz ama.
Otomat pürüz çıkarmadı. Kutu kola çıkış bölmesine düştü. Kolayı aldı.
Metro istasyona varmıştı.
Kolayı içerken metroyu umursamadı. Son metroyu bekleyecekti.
“Ayla ile annem arasındaki sadece iki benzerlik var: İkisi de adam olamadığımı düşünüyor, ikisi de koladan nefret eder. Ben de koladan nefret ederim.” diye düşündü.