1954 yapımı Rıhtımlar Üzerinde (On The Waterfront) filmi Elia Kazan Marlon Brando ortaklığının iyi örneklerinden biri olmasının yanında liman işçilerinin zorlu yaşam öykülerine bakışıyla da önemli.
Rıhtımlar Üzerinde kimilerine göre Elia Kazan’ın günah çıkarma filmi olarak tanımlanabilir. Yönetmen üzerinde o yıllarda çeşitli söylentiler vardır. Bu söylentilere göre Elia Kazan McCarthy’nin en ön safta durduğu komünist avında (cadı avı olarak da bilinir) arkadaşlarını ihbar etmiştir. Rıhtımlar Üzerinde çalışması da Kazan’ın kendisini aklamak için sinemaya dönmesi neticesinde ortaya çıkmıştır. Film tamamlanıp izleyiciyle buluştuğunda yönetmenle alakalı soru işaretleri giderilmiş midir bilinmez ama ne olursa olsun Elia Kazan sinemasal açıdan epey değerli bir miras bırakmıştır.
Rıhtımlar Üzerinde’ye geçmeden önce Elia Kazan’ın 1952 yapımı Viva Zapata! filminin paralelinde ilerlemek yararlı olabilir. Yönetmenin Meksika Devrimi’nin öncülerinden Emiliano Zapata’yı anlattığı ve başrolü Marlon Brando’ya verdiği filmi Rıhtımlar Üzerinde için referans oluşturabilir. İki filmde ana karakterlerinin değişimlerine doğru giden süreci aktarır. Viva Zapata!’da Emiliano Zapata’nın, Rıhtımlar Üzerinde’de Terry Malloy’un (iki karakteri de Brando’nun canlandırması sanırım büyük şans.) değişimlerini izleriz. Aradaki temel fark ise karakterlerin içsel dönüşümlerini tamamladıklarında oldukları yeni kişilerdir. Emiliano Zapata fakir bir toprak işçisinden, hak savunucusundan, güç ve mevki sahibi, neredeyse kimseyi önemsemeyen birisi haline gelecektir. Viva Zapata!’nın en güzel yanı da budur. Emiliano Zapata filmin açılış sahnesinde çekinerek hakkını aramaya gelmiş, karşısında oturan iktidar figürünün adaletsizliğinden eminken filmin sonunda güçlünün tarafından bakmaya başlamıştır. Neyse ki Zapata durduğu yerin farkına vararak bu değişimi kabullenmeyecektir. Terry Malloy ise Zapata’nın ters istikametinde hareket eder. Malloy’un Rıhtımlar Üzerinde’nin finalindeki yeni karakteri, seyircinin onun dönüşmesini istediği kişidir.
RIHTIMLAR ÜZERİNDE
“Anlamıyorsun! Bir farkım olabilirdi. Bu yarışın içinde olabilirdim. Bir serseri değil de önemli biri olabilirdim. Ama ben yalnızca bir serseriyim.” “
Terry Malloy
Terry Malloy abisi Charley Malloy ile birlikte Johnny Friendly’nin çıkarlarına göre, zorbalıkla yönettiği bir limanda çalışmaktadır. Charley Malloy, Friendly’nin yakın adamlarındandır. Terry de bu sayede, aynı zamanda sendika yöneticisi olan Friendly’e bazı konularda yardım etmektedir. Terry, Friendly’nin emriyle liman işçiliği yapan çocukluk arkadaşının öldürülmesine sebep olur. İstemeden karıştığı cinayet onun dönüşümünün ilk adımıdır. Malloy zaten kişiliği sallantıda bir adamdır. Eski boksördür. Abisi ve Friendly yüzünden şampiyonluk maçında şike yapmış, kazanabileceği bir maçı kaybetmiştir. Böylece, karakter sahibi, mücadeleci bir insan olabilme şansını da kaybettiğini düşünür.
Malloy’un tanıklık ettiği cinayet, öldürülen işçinin kız kardeşi Edie, işçileri korumaya çalışan peder ve tabii ki Malloy’un vicdanı ile içsel çatışmaları değişimin sürecinin önemli aktörleridir. Malloy, Friendly’nin kirli işlerle, işçilere yüksek faizle borç vererek, verdikleri iş karşılığında işçilerden komisyon alarak, limana giren mallardan illegal kazanç sağlayarak, işçileri susturarak yürüttüğü sisteme tehdit oluşturduğunda zorlu bir mücadeleye girişecektir.
Rıhtımlar Üzerinde Terry Malloy’un yolculuğunda ona yardım eden yan karakterleriyle de ön plana çıkar. Özellikle pederin, işçilerin ve Malloy’un harekete geçmesinde etkin bir rol oynadığı söylenebilir. Peder, işçilerin gizlice toplantı yapması için kiliseyi önerir. Kilisenin adalet, hak vb. kavramlara verdiği değer dışında emek, alınteri gibi kavramların da kilise tarafından önemsendiğinin altı çizilir. Yine de bu kutsallığa sadece din açısından bakmak eksik kalacaktır. Örneğin peder, suç komisyonuna olan biteni anlatıp, limanda, sendikada dönenler hakkında ifade veren işçinin öldüğü sahnede etkileyici bir konuşma yapar. Aynı sahnede işçilerin artık sd. yani sağır, dilsiz kalmamalarını gerektiğine yönelik cümleler söyler. Pederi dinleyenlerden birisi haykırır: “Peder kilisene dön.”
Pederse bu haykırışı: “Benim kilisem burası.” diye yanıtlar. Altta yatan duygu dine yakın durduğundan çok insancıllığa yakındır. Pederin kiliseden çıkıp işçilerin yanında yer almasını, onun eyleme geçmesini sağlayan da abisinin kurban gittiği cinayeti çözmeye çalışan, rahibe okulunda okuyan Edie’dir. Yani film aynı zamanda din üzerine de ufak bir tartışmaya girer. Tabii Rıhtımlar Üzerinde’nin asıl derdi bu tartışma olmadığından, pederin işçilerle birlikte hareket etmesiyle din de tarafını çabucak belli eder.
Edie, Malloy’da yarattığı etkiyle de Malloy’un vicdanını dinlemesinde, limandaki gidişatın değişmesinde büyük pay sahibi olacaktır. Malloy Edie’nin sevgisiyle, aslında abisini korumak anlamına gelen sessizliği ve doğruyu söylemek arasındaki çatışmasını çözmeye yaklaşacaktır. Filmin en güzel sahneleri de Edie ile Malloy’un karşılıklı sahneleridir. Marlon Brando doğal oyunculuğunu, doğaçlama yeteneğini özellikle bu sahnelerde ön plana çıkarır. Maloy’la Eddie’nin çatıdaki sahneleri veya Maloy’un Edie’ye abisinin ölümüne karıştığını itiraf ettiği sahneyle Maloy’la Eddie’nin eve yürüdükleri sahneler tekrar tekrar izlenebilir.
Terry Maloy nihayetinde kararını verip suç komisyonuna bildiklerini anlatır yine de Maloy’un Johnny Friendly ile işi bitmemiştir. Filmin finalinde Terry Maloy geçmişte yapamadığını yaparak, tüm liman işçilerinin gözü önünde yumruklarıyla, karakterini, mücadele ruhunu, saygıyı kazanacaktır.
Sekiz dalda oscarlı Rıhtımlar Üzerinde oyunculuklarıyla, yönetimiyle ama en çok da hikayesi ve ana karakterinin değişimiyle izlenmeye değer bir film. Ellia Kazan Marlon Brando işbirliğine şans verin derim.