1950’lerde İtalya’daki küçük bir adadayız. Dünyaca ünlü Şilili komünist şair Pablo Neruda, siyasi sebeplerle ülkesi dışında yaşamak zorunda kaldığı sürenin küçük bir kısmını burada geçirir. Mektuplarını taşımakla görevli postacı naif Mario, Neruda’yla kısa zamanda mesafeli bir dostluk kurar. Usta ozanın verdiği tüyolarla hem içindeki şairi ortaya çıkarır hem de esmer güzeli Beatrice’nin kalbini kazanır.
Neruda genç adama sosyalist fikirlerini aşılar ve kendini gerçekleştirmesine yardımcı olduğu Mario’nun gözünde giderek ilahlaşır. Ama usta ozanın peşindeki siyasi rakipleri bir yerde çok uzun süre kalmasına engel olmaktadır. Ayrılık vakti yaklaşır.
Postacı ölmeden önce izlenmesi gereken filmler listesinin değil yaşarken birkaç defa izlenmesi gereken filmler listesinin ilk sıralarında yer alacak nitelikte bir film. Doğal ve samimi. Süresi boyunca pek çok duyguyu bir arada yaşatıyor. İçtenlikle sevebileceğiniz bir ana karaktere, şiire, Pablo Neruda’ya ve İtalya’nın eşsiz görüntülerine sahip Postacı’ya karşı bir filmden fazlasını hissetmek, filme aşık olmak veya onu başucunuzdaki dostunuz gibi kabul etmek de mümkün. Neruda ile Mario’nun aralarındaki diyaloglar üzerine saatlerce düşünülebilir. Özellikle Neruda’nın mecazlar üzerine söylemleri çok değerli. Mario’nun sevdiği kadın uğruna şiir yazma çabası, onun şiir yazabilme ihtimali de filmin en güzel yanlarından. Postacı’yı Postacı yapan bir başka özellikse, Mario’nun aşık olduğu kadına hissettikleri kadar onun Neruda’ya bağlılığının güçlü oluşu. Aynı zamanda filmin arka planında Neruda’nın politik tavrından beslenen ve dönemin koşullarına dair önemli tespitler de mevcut. Şu ana dek izlediğim en güzel final sahnelerinden birini de barındıran Postacı ihmal edilmemesi gereken bir sinemasal güzellik. Tüm yaşananlara rağmen umut bırakan kaç film var hayatımızda?
Amansız Aşk,
Dikenler Takınmış Menekşe
Amansız aşk, dikenler takınmış menekşe
arzular çatağında bir top çalısın
ağrıların kargısı, öfkenin tâcısın,
hangi yollardan geçip de vardın gönlüme?
Pablo Neruda