Sinemada İzlediklerimiz En İyi Beş
Yönetmen: Alonso Ruiz Palacios
Senaryo: Alonso Ruiz Palacios, Gibran Portela
Oyuncular: Tenoch Huerta, Sebastian Aguirre, Ilse Salas
“Hem enerji dolu, hem de yaratıcı bir ilk film” olarak beğeni toplayan Güeros, şuradan şuraya gidemeyen bir yol filmi ve Fransız Yeni Dalgası’na da saygı duruşunda bulunan bir büyüme komedisi. Ulusal Üniversite öğrencileri greve gidince, birbirinin en iyi arkadaşı olan Santos ve Sombra ile kardeşi Tomás zaman geçirmek için enteresan yöntemler geliştirmeye başlar. Meksikalı efsanevi folk-rock müzisyeni Epigmenio Cruz’un bir hastaneye kaldırıldığını öğrendiklerinde “Bob Dylan’ı bile ağlatan” bu büyük adama, ölüm döşeğinde de olsa, saygılarını sunmak için yola düşerler. Başta son derece sıradan görünen bu yolculuk, gençler için Mexico City’nin gözle görünmez sınırları boyunca sürüp giden bir “kendini bulma” serüveni olacaktır.
Alanso Ruiz Palacios’un ilk filmi Gueros beklentimizin epey üstünde bir filmdi. Kendini fazla ciddiye almayan fakat ne yapmak istediğini tam olarak bilen, hikâyesiyle, görüntü yönetimiyle, hareketli kamera kullanımıyla sizi çabucak atmosferine dahil eden, politik arka planı fazla geliştirilememiş olsa da Yeni Dalga’ya yapılan göndermeleriyle de eğlenceli bir hal alan hınzır bir yapım. Birkaç etkileyici sahne de barındıran Güeros’un yan hikâyesi ve bir yere gitmeyen yol filmi* kalıpları da yabana atılmayacak cinsten.
Yönetmen: Vuk Rsumovic
Senaryo: Vuk Rsumovic
Oyuncular: Denis Muric, Pavle Cemerikic, Isidora Jankovic
“1988’de Bosna’da medeniyetten uzak, dağlık bir arazide bulunan bir kurt-çocuk Belgrad’da bir kimsesizler yurduna gönderilir. Doktorların ümitsizliğine rağmen, diğer insanların arasına katılacak kadar normal sosyal yetiler edinir. Ne yazık ki 1992’de patlak veren savaş yüzünden Bosna’ya geri dönmek zorunda kalır. Burada, kendi memleketinde bir kez daha kendini bir yabancı, hatta savaş ortamının kaosunda bir “uzaylı” gibi hissedecektir. Senarist ve yönetmen Vuk Rsumovic’in bu ilk filmi gerçek bir hikâyeye dayanıyor ve savaş ortamında kendi kaderlerine terk edilen milyonlarca çocuğun habis bir kısır döngü haline gelen hayatlarını anlatıyor.”
Vuk Rsumovic’in savaş anlatısı özellikle ana karakterinin etkisiyle güçlü bir tavır sergiliyor. Yugoslavya’nın dağılışı ve Bosna Savaşı ekseninde ormanda büyüyen bir çocuğun medeniyete karışma ve öğrenme süreçlerini aktaran Sahipsiz Çocuk, özellikle, trajik öyküsünü sömürmeyen tavrıyla ilgiyi hak ediyor.
Yönetmen: Luchino Visconti
Senaryo: Giuseppe Tomasi Di Lampedusa, Suso Cecchi d’Amico, Pasquale Festa Campanile
Oyuncular: Burt Lancaster, Cludia Cardinale, Alain Delon
“Luchino Visconti’nin ünlü filmi “Leopar” ondokuzuncu yüzyıl Sicilya’sında geçiyor. Prens Salina zengin bir toprak sahibidir. Gücünün ve etkinliğinin azaldığını farkeden Salina, birleşen İtalyan topraklarının ve üst sınıfların milliyetçi hareketleri gözardı etmesinin kendisini yok edeceğini fark eder.”
Onat Kutlar’ın en sevdiği filmlerin başında gelen Leopar’ı perdede izlemek muhteşem bir deneyimdi. Sicilya’nın İtalya’ya katılmasını, aristokrat sınıfıyla burjuva sınıfı arasındaki dengelerin değişmesini anlatan Visconti filmi, eşsiz balo sekansının ve oyunculuklarının etkisiyle de ışıl ışıl bir film. Zaman zaman sıkıcı olsa da etkileyiciliği bir an bile azalmıyor.
Yönetmen: Emin Alper
Senaryo: Emin Alper
Oyuncular: Mehmet Özgür, Berkay Ateş, Tülin Özen
“20 yıl hapis yattıktan sonra, Kadir şartlı tahliye olur. İstanbul büyük bir siyasal karmaşa içindedir, polis ise failleri yakalamak için önlemlerini her geçen gün arttırmaktadır. Emniyette yüksek bir mevkide olan Hamza, şartlı tahliye karşılığında Kadir’e bir iş bulmasında yardımcı olur. Kadir bir çöp toplayıcısı gibi çalışarak gecekondu mahallelerinde muhbirlik yapmaya başlar. Çöplerde bomba yapım malzemeleri olup olmadığını araştırmakta, buna göre istihbarat bilgisi üretmektedir. Kadir, kardeşi Ahmet’i çalıştığı mahallelerden birinde bulur. Ahmet ise belediyede sokak köpeklerinin itlafından sorumlu birimde çalışmaktadır. Ahmet, Kadir’in yakın bir abi-kardeş ilişkisi kurmak için çabalarını karşılıksız bırakır. Ahmet’in mesafeli tutumu, Kadir’i çeşitli komplo teorileri üretmeye yöneltir…”
Emin Alper imzalı Abluka özellikle ikinci yarısıyla ivme kazanan, günümüze dair pek çok çıkarım yapabileceğimiz önemli bir sinemasal hadise. Filmin en büyük başarısı, metinsel düzlemle sinemasal düzlemi çarpıcı bir biçimde bir araya getirebilmesi. Parçalı kurgusu, görüntü yönetimi, izleyiciyi yalnız bırakmayan kaotik sesleri… Tüm unsurlar senaryonun sinemaya güçlü bir biçimde aktarılmasını sağlamış gibi. Oyunculuklar da cabası.
Yönetmen: Tolga Karaçelik
Senaryo: Tolga Karaçelik
Oyuncular: Nadir Sarıbacak, Hakan Karsak, Kadir Cermik, Özgür Emre Yıldırım, Osman Alkaş
“Film, bir armatörün iflâs edip ortadan kaybolmasının ardından, deniz hukuku gereği gemide kalmak zorunda olan ve hiçbir yere gidemeyen beş gemici ile bir kaptanın arasındaki hiyerarşik mücadeleyi anlatıyor.”
Tolga Karaçelik kısa filmi Rapunzel’den beri takip ettiğimiz bir isim. İlk filmi Gişe Memuru’nu da pek bir beğenmiştik. Sarmaşık’ta ise çıtayı epey bir yükseltmiş. Titizlikle yazılmış hikâyesi, sinemamızda pek sık kullanılmayan, kullanılsa dahi vasatı geçemeyen metaforik anlatımı, gerçekçi oyunculukları, atmosferi, iktidar üzerinden yapılabilecek okumaları kısacası tüm unsurları filmi defalarca izlenebilir kılıyor. Açılış sahnesi, Cem Karaca’nın Deniz Üstü Köpürür’ü de cabası. Yılın belki de en iyisi.