Cemal Erdem: Yeryüzü Rüyası

bütün aynaları söndürün yeryüzü diye bir şey yok çekin ortalıktan çekin ve kurtarın suya suskun geyikleri usul usul çözün ağaçları birbirinden karıncaları ve rüyaları ayırmak gerekse ayırın bütün nehirleri söndürün yeryüzü diye bir şey yok ismi dökülmüş kağıttan gemileri saklayın ceplerinizde sökün toprağın ağzından yirmilik renkleri ve tüm üstün çabalarla beslenen basit sıkıntıları çıkarın ahşap…

Cemal Erdem: Puslu Manzaralar

acı: istasyonlarda yitirilen gölge (kent sözlüğü) köşe bucak renk değiştiren şiir -sus payı- feryat grisi kıyamet mavisi ama dokunmasın yıldızlar ellerine tutuşur parmak uçların -pus payı- ah kızılı şubat beyazı çözümsüz cinayet fısıldadığında işitilir cinnet unutulur yağmur sonrası akar kendine zehrin suçu yok bel kemiğinde boşalan zembereğin iki şehrin hikâyesindesin zor; kestirip atman bilirim yalnızdaşım yaban…

Cemal Erdem: Kafese Yaraşır Bir Kuş

Seyfi tüfeğin namlusuna bakıyordu. Dalgalı deniz, ipe dizilmiş rengârenk balonların arkasına düşüyordu. “Çat!” “Karavana abim, bir daha dene istersen.” “Yok, yeter bu kadar. Kazıdın cebimdekileri çoktan.” Seyfi gidip balonların yanındaki tahta sandığa oturdu. Dün aldığı lekeli güneş rengi kuş kafesini düşünüyordu. Böyle bir kafese layık bir kuşu nereden bulacaktı? Bu soru aklına geldikçe Seyfi öfkeleniyordu.…

Metin Çalışkan: Düş Avcısı

Kaç tane renk birikti ellerimde? Morlar, kırmızılar, kirli beyazlar… Kaç tane? Bilmiyorum. Tereddüt etmiş miydi ruhum? Ava çıktığımda, peşlerine düştüğümde,  son imkansız saniyede… Tereddüt etmiş miydi? Sanmam. Peki pişman mı yüreğim? Onları esaret altına almaktan, onları ölüme sürüklemekten… Pişman mı? Asla. Öksürüğüm artıyor. Rutubetli bir zamanın ortasındayım. Örümcek ağları sarıp sarmalıyor her yanımı. Üşüyorum. Bedenim…