Cemal Erdem: Evde

parmak ucunda biriken kan küçük yalnızlık uyumuna denk o kan ki düş bozumu rengi evlerde koyun koyuna yatan birbirlerinin arkasından konuşan odalarda üzerine kül serpilen sessizliklerle yok sayılır odaların altlarında gömülü duran kesikli fotoğraflarsa hem dökülmeyen kanın hem unutulmaya yüz tutmuş zamanların farkındadır (fotoğraflardan kolları olmayanı yüz taşlı avize altında can veren trenlerin yolcularına kıydığı…

Metin Çalışkan: Yağmurcu

  Dur bakalım, ne demişti Sait otogarlar için? Onu karşıladığım (nereden geldiğini unutmuşum), köfte ekmek yediğimiz o soğuk Istanbul akşamı. Tabii benimkisi bol soğansız, Sait’in ise neredeyse soğan ekmek kıvamında. Sait bayılırdı soğana, ben mi, onun aksine hiç sevmezdim. Ona göre öykülerimin kötü olmasının nedenlerinden biri buydu. Soğan sevmemem. Diğeri ise…   Otogarları, demişti dişine…