İnsan ve Kültür

insanvekültürDördüncü sayısıyla tanıdığım, Türkiye’deki tek antropoloji dergisi olma özelliğiyle “memleketin tüm antropologları birleşin” çağrısı yapan İnsan ve Kültür, sinema sayfalarıyla da dikkat çeken, her sayıda kendini geliştiren önemli bir yayın. Dergiyi okuduğumda ilk düşündüğüm, gerçekten emek harcandığı ve ekip olmaya özen gösterildiği olmuştu. Gerçekten de İnsan ve Kültür sinema yazılarıyla, antropoloji yazılarıyla tüm bu uğraşlardan heyecan duyan, tutkuyla yazmaya odaklanan insanların elinden çıkma izlenimi veriyor. Neden böyle düşünüyorum? Çünkü iki sayıda okuduğum hiçbir yazı yüzeysel değildi ve yazılar okurun, okuduğu konuyla alakalı fikri olsun veya olmasın yeni pencereler açabiliyor. Şimdi, bu noktaya kadar İnsan ve Kültür’ün eli yüzü düzgün, ilerleyen bir dergi olduğu anlaşılmıştır fakat tüm bunlar kalıcı olabilmek için yetmeyebilir. Bana göre özellikle günümüzde, basılı yayınların azaldığını, bloglarla kişisel yayıncılığın arttığını da göz önüne alırsak, kalıcılık adına bir şart daha arayabiliriz. Duyarlılık…

insanvekültür2İnsan ve Kültür’ün önemli niteliklerinden birisi de duyarlılık ekseninde şekillenmesi. Örneğin elimdeki beşinci sayının kapağında  Gabriel Garcia Marquez var. Ayrıca sayfalar arasında Marquez’in Nobel konuşmasının bir çevirisine de rastlıyoruz. Latin Amerika edebiyatının önemli ismi Marquez’i belki de ona ve büyülü gerçekçiliğine en çok ihtiyaç duyabileceğimiz zamanlarda kaybettik. Neyse ki hatırı sayılır sayıda kitap bıraktı ardında.

İnsan ve Kültür’ün yine beşinci sayısında, Doç. Dr. Şebnem Soygüder Baturlar’ın Metinlerarası Okuma: Jan Dark ve Kırmızılı Kadın başlıklı, pek çok referans noktasından beslenen, Gezi Direnişi’nin simgesi Kırmızı Kadın’ı odağa alan harika bir yazısı bulunuyor. Fırat Belen’in Reklamlardan Günlük Yaşama – Kadın Erkek Halleri’ni ise özellikle reklamların benim üzerimde bir etkisi olmuyor fikrine kapılanların okuması gerektiğine inanıyorum. Yazının işaret ettiği, tüketim uğruna kadının metalaştırılması ve cinsel objeye indirgenme çabası da tartışılması elzem bir konu.

Sinema sayfalarındaysa Emek Erez’in kaleme aldığı, Yozgat Blues: Kentten Taşra’ya Göç ve Bedensel Varlığın Görselliği ile hem senenin en çok konuşulan filmlerinden birini irdeliyor hem de film üzerinden taşra konusuna odaklanıyor. Takva, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, Gemide filmlerinin senaristi Önder Çakar söyleşisini belirtmeyi de es geçmeyelim.

İsmini anamadığım diğer yazarların yazıları da kesinlikle beklentiyi karşılıyor.

İnsan ve Kültür’ü edinin. Memnun kalırsanız, her sayısını alarak, yazarak, sosyal medya üzerinden paylaşarak bu güzel dergiye destek vermeyi ihmal etmeyin.

Ne yazsam

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s