Öncelikle filmin her seyirci için ideal bir seyirlik sunmadığını söyleyerek başlamalıyım. Şiddet dozu yüksek sahneleri yanında, sinir bozucu, izleyeni yıpratan karakterleriyle de böyle bu.
“Şeytanı Gördüm” Kore sinemasının artık yerli yerine oturmuş formülleriyle giriş yaparak bizi katilimizle henüz ilk sahnelerde tanıştırıyor. Demek ki bu filmin de derdi “katil kim” sorusu etrafında yalpalamak ve şaşırtıcı bir final yapmak değil. Hitchcock’un gerilim için verdiği masanın altında duran bomba örneği misali işlemeye başlıyor film. Neler olabileceği seyirciye adım adım hissettiriliyor. En önemli gücünü sürprizlerden değil, incelikle eğildiği karakterlerinden alıyor senaryo. Şöyle bir bakınca filmin, son beş belki on yılın Amerikalı türdeşlerinden katbekat üstün olduğunu görmek güç değil.
Yönetmen Ji-Woon-Kim için bir parantez açmak gerekir. Gerçekten filmi çok temiz kotarmış. Bunun yanı sıra ritmini iyi ayarlamış. 141 dakika gibi kısmen uzun bir süreyi (ki günümüzde artık izleyiciler doksan ve yüz dakikalık filmleri daha cazip buluyor gibi) etkileyici bir biçimde kullanıyor. Film bitti dediğiniz anlarda, önemli çıkış noktaları yaratıyor.
Gelelim filmin asıl güzelliğine… Freud’un öne sürdüğü bilinçaltı olayını alttan alta görmek mümkün. “İçimizdeki Şiddet”… Katili yakalamak uğruna onlardan birine dönüşmeyi rahatça göze alan bir polis. Belki de filmde de geçen şu replik olayı özetliyor: “Canavarları yakalamak için onlardan birisi mi olmalı”. Asıl derdi bu filmin? Evet özdeşlik kurabiliyoruz rahatça polisimizle. Her eyleminde yanında da yer alıyoruz. Hatta içten içe şiddeti meşrulaştırıyoruz. İşte film bunu sağlıyor zaten, yani gerektiğinde veya gerektiğini düşündüğümüzde sebep ister “intikam” ister “hayatta kalmak” olsun bizim de şiddete başvurabileceğimiz. Bir ara nerede okuduğumu anımsamadığım bir yazı geliyor aklıma medeniyetle, insan doğası ile ilgili. Büyük metropollerde, medeniyetin beşiklerinde altı saat elektrikler kesilsin ve komşularınızın bile neye dönüşebileceğini görün. Evet bu denli korkutucu mu, evet bu denli korkutucu. Yani doğru “Şeytanı Gördük” ama bu bir surete bürünse de insan doğasının ta kendisi belkide. Mühim olan onu olabildiğince gömebilmek.
Oyunculuk performanslarının da göz doldurduğu, sinir bozucu, güçlü bir polisiye gerilim ile karşı karşıyayız. Türü sevenler kaçırmamalı…